Kızkardeşinin intiharının etkisinden kurtulmaya çalışan Maria, her gece korkunç kabuslar görmektedir.Üniversiteden arkadaşları biraz rahatlaması için Maria’yı yolculuğa çıkmaya ikna ederler.Arizona’nın ıssız bir bölgesinde yer alan yazlık bir eve gelen kızlar eğlence peşindedir.Ancak Maria çok geçmeden nesillerdir ailesine musallat olan hayalet El Charro’nun kendisini takip ettiğini keşfedecektir.Eğlenceli yolculuk çok geçmeden kabusa döner.

Anne ve babasının ani ölümü ile sarsılan Iris bir yandan da ölümcül bir hastalığın pençesindeki erkek kardeşine bakmak zorundadır. Shepard Lambrick isimli hayırsever bir aristokrat kendilerine yardım etmek ister. Iris, Lambrick’in yedi umutsuz insanın daha katılacağı akşam yemeği davetini kabul eder. Kısa sürede Lambrick’in konağına hapsedildiklerini anlayan davetliler, kazananın çok büyük bir miktarda para ödülü alacağı Would You Rather isimli sadist bir oyun oynamaya zorlanırlar. Oyun ilerledikçe Iris ve diğer konukların ikilemleri ölümcül düzeyde artar.

Bölgede yaşanan bir cinayeti aydınlatmak için Hong Kong’a gelen genç interpol ajanı’nın başından geçen olaylar…

Dört bölüm halinde anlatılan hikaye, dört suçlunun daha fazla para kazanmak için giriştiği olayları anlatıyor. Yol kenarındaki bir kafeyi soymaya çalışan Gino aslında silahsızdır. Kafenin sevimli garsonu Gino’yu engeller. İki amatör fidyeci zengin bir genç kızı kaçırıp ailesinden para isterler. Ancak kurbanlarıyla başa çıkmakta hayli zorlanırlar.

Semra (Fatma Girik) ünlü bir şarkıcıdır. Kızı Çiğdem (Gülşen Bubikoğlu) konservatuar öğrencisidir. Okula, Bülent adlı genç bir öğretmen (Bülent Ersoy) gelmiştir. Çiğdem’in annesinin çaldığı yarım bir beste vardır. Çiğdem bu bestenin sırrını merak eder. Annesi ona yıllar önce ders aldığı Kenan’ın ona bestelediği bir şarkı olduğunu ama yarım kaldığını söyler. Kenan’la kavuşamadıkları için bu besteyi yarım kalan aşklarına benzetmektedir. Kenan, Bülent’in babasıdır. Bu bestenin ikinci bölümü de Bülent’in annesindedir. Ama o da çok aradığı bestenin ilk bölümünü bulamamıştır. Bülent ve Çiğdem okulda birbirlerine aşık olurlar. Çiğdem’in babası Bülent’i kabul etmez. Bülent istifa eder ve bir gece kulübünde çalışmaya başlar. Çiğdem’i de kendisinden uzaklaştırmak için evli gibi davranır. Çiğdem’se, gizlice Bülent’i izler ve evli olmadığı gerçeğini ortaya çıkarır. Çiğdem’in mutsuzluğu annesini etkiler. Semra Bülent’le görüşmek için onun evine gider. Kenan’ın duvarda asılı resmini görür. Bülent’in eski aşkının oğlu olduğunu anlayınca da, Bülent’in haberi olmaksızın yükselmesi için ona büyük bir gazinoda iş sağlar. Bülent gazinoya çıkmak üzere olduğu sırada herşeyi öğrenir ve sahneye çıkmayı reddeder. Ama sahnedeki sazların babasının eksik olan bestesini çalmaya başladığını duyunca sahneye çıkar. Büyük gazinodaki ilk konseri büyük bir başarıyla sonuçlanır. Herşey yoluna girecek, Semra, Çiğdem, Bülent ve diğerleri hayatın bu kez güzelliklerini de yaşamaya başlayacaktır…

Ünlü cerrah Dr. Richard Kimble, haksız yere karısını öldürmekle suçlanarak hapse atılır. Cezaevine nakli sırasında bir mahkumun kaçma girişimi, büyük bir kaza ile sonuçlanır. Bu fırsatı değerlendiren Kimble, karısının gerçek katilini bulmak için kaçar. Peşinde hapishane kaçkınlarını kovalayan Marshal ekibi ve liderleri Sam Gerard (Tommy Lee Jones) ile Kimble, ipuçlarını izleyerek gerçek katili ortaya çıkarmayı dener.

Bir tarlada dua eder vaziyette yanmış cesetler bulan dedektif Alba ve yardımcısı bu olayı araştırmaya başlar. Bu arada kasabaya hareketleri tuhaf bir çocuk gelir ve Alba ölümlerin arkasında paranormal faktörlerin olduğunu düşünmeye başlar.

Dövüş sanatlarının simgesi ve aktör Bruce Lee’nin yaşam öyküsüdür..

Bir grup genç Avustralya kırsalında kamp yapmaktadır. Ama yolda giderken araba kazası geçirirler ve yolda kalırlar. Gençler yolda park halinde duran bir tıra yaklaşırlar. Şoför yerinde değildir ve kısa süre sonra biri onlara ateş etmeye başlar. Gençler çareyi tıra binip kaçmakta bulur ancak bu kararları korkunç bir gecenin başı olacaktır.

Ya rüyalar artık gerçek olursa? Kendi dünyasında yaşayamayı seven utangaç Stephane, Paris’te ufak bir apartman dairesinde yaşamaktadır. Yan dairesine taşınan Stephanie'ye aşık olmaya başladığını farkedince duygularını nasıl kontrol etmesi gerektiğini bilemez. Hayal dünyası o denli geniştir ki, bir süre sonra rüyalarındaki olayları kendi amaçları için kullanabilmeyi başarır.

Marie erkek arkadaşı Bob ile birlikte yeni bir daireye taşınır. Evin önceki kiracısı ansızın ortadan kaybolmuştur. Bir süre sonra Marie şiddetli başağrıları çekmeye ve kabuslar görmeye başlar. Binadaki bir şey sanki onu etkisi altına almıştır. Gün geçtikçe kötüleşen genç kadın, kendi vücuduna ve sevgilisine yabancılaşmakta; gerçeklik duygusunu yitirmektedir

Emilia Greenleaf (Natalie Portman), üvey oğluyla birlikte yaşamaktadır. Evli olan Emilia, üvey oğlunun büyüme çağında olması ve bir takım başka sıkıntılardan dolayı onunla problemler yaşamaktadır. Aralarındaki bu anlaşmazlıkları eğlenceli yollarla aşmaya çalışacak olan Emilia bunu başarmak için her yolu dener.