Mat, evliliğinde genç yaşında dul kaldıktan sonra oğlu Tan'ı kendi başına büyütmek zorunda olan bir annedir, bu süre içinde kendisine uzun süredir aşık olan Watt'dan yardım alır. Tan'dan babası gibi olması beklenir ancak gerçekte istediği annesinin dünyasındaki sınırlamalardan kaçmaktır. Onun hayalleri, hayattan ne istediğini bilen özgür ruhlu June ile tanışınca gerçekleşecekmiş gibi görünür. Bu genç kadın, Tan'ın kaybolmuş hissinden kurtulmasını sağlamak ve annesiyle ile olan ilişkisinde yardımcı olmak ister.

15 yaşındaki Par büyükbabasını ziyarete gidince gözü yine onun yaşlarında olan Annika'ya takılıyor. Uzun süreli kesişmelerden sonra şehirde Annika'yı arıyor bütün gün. Güç bela tanışıyorlar. Bu sırada tipik gençlik aşkı durumlarıyla karşılaşıyoruz, Roy Anderson hem duygusal olarak yeni gelişmeye başlayan "teenager"ları inceliyor, hem de gençleri İsveç'i ayakta tutmaya çalışan, hayli milliyetçi ve gelişmekte zorlanan orta sınıfla karşılaştırmayı deniyor.

Xiong Dun'un hayatının en karanlık zamanlarını eğlenceli bir şekilde anlattığı ünlü mangasının uyarlamasıdır.

Naho Takamiya lise ikinci sınıf öğrencisidir. Naho Takamiya ilkbaharda, kendisine 10 yıl sonra alacağı bir mektup yazar. Mektupta sınıfındaki transfer öğrenci Kakeru Naruse' den hoşlandığını yazar. Kakeru Naruse annesinin intiharı yüzünden büyük bir yara alır ve bir yıl sonra ölür.Naho Takamiya 26 yaşına geldiğinde ise hala onu düşünmektedir. Lise 2.sınıf öğrencisi Naho Takamiya artık 10 yıl sonraki geleceği öğrenir ve geleceğini değiştirmek için bir maceraya atılır.

Bir adamın kardeşinin ölümünden sorumlu tuttuğu mafya çetesinden intikam almasını konu alan hint filmi.

Seul şehir merkezinde iki genç adam sokakta gördükleri kızın aradıkları kişi olduğuna ikna olurlar. İki genç adam ölmek üzere olan yaşlı komşularının isteği üzerine, komşunun yıllar önce evden kaçmış olan kızını aramaktadırlar. Ancak buldukları genç kız bir türlü aradıkları kız olduğunu kabul etmez. İki adam sonunda genç kızı kendileri ile birlikte gelmeye ikna eder. Genç kız, bilincini kaybetmek üzere olan yaşlı adama, gerçek kızıymış gibi davranacağını söyler. Gecenin ilerleyen saatlerine doğru beklenen buluşma gerçekleşirken, hiç kimse genç kızın aranan kız olup olmadığı konusunda bir türlü emin olamaz.

Fang Miao Miao adındaki bir gazeteci Hallyu yıldızı Hoo Joon ve Irene 'in bir gece kulubünde fotoğraflarını çeker ve daha sonra Hoo Joon'un özel hayatı hakkında daha çok bilgi bulur. İmajını korumak için Hoo Joon'un şirketi, Miao Miao'nun çalıştığı magazin şirketini onun kovulması için zorlar. İntikam için ise Miao Miao ne pahasına olursa olsun Hoo Joon'u mahvetmeye çalışır ve onun anti-fan'ı olur ancak daha sonra Hoo Joon'a aşık olmaya başlar.

Uyuşturucu ile ilgili dönen kirli oyunlar, bu bataklığa bir şekilde batmış gençlerin yaşadıkları ve bu illete karşı verilen savaş

Guiyeoni’nin romanindan uyarlanan film Kim Tae-gyoon tarafindan çekilmistir. Jung Han-Kyung basit, hatta sehirdeki diger kizlara göre itici bir kizdir. 4 yil köyde yasadiktan sonra, babasinin ölümü üzerine Seul’a dönmek zorunda kalir. Orada annesi, kiz kardesi Dae-reum ve yeni ailesi ile kalacaktir. Büyük bir ask acisinin ardindan, Han-Kyung otobüste Ban Hae-Won ile tanisir. Ancak Hae-won genç kiza kimden ayrildigini sordugu için Han-Kyung ona çok sinirlenir. Aslinda Han-Kyung’un sevgilisi onu birakmamistir, sadece aralarinda mesafe oldugundan dolayi sevgilisi Han-Kyung’un eski en yakin arkadaslarindan biriyle çikmaya baslamistir. Birkaç gün sonra, Han-Kyung’un kizkardesi Dae-reum, lisenin en popüler oglaniyla ablasina randevu hazirlar.O çocukla çikabilmek için genelde kizlarin 3 ay beklemesi gerekmektedir. O arada bir sekilde Han-Kyung yagmurun altinda kendini kosarken bulur, ve Jung Tae-Sung adli biriyle karsilasir. Kiz onu taniyamasa da, Jung Tae-Sung kizi eskiden beri tanidigini söylemektedir. Ayrica kiz ögrenir ki Jung Tae-Sung baska bir lisenin en popüler çocugudur. Ancak bu lise Han-Kyung’un lisesinin düsman oldugu lisedir. Liseleri yüzünden birbirlerini rakip görmeye baslayan Hae-Won ve Tae-Sung, Han-Kyung’dan hoslandiklari için bir de ayrica askta rakip olacaklardir.

Futaba Yoshioka ortaokul öğrencisiyken diğer çocuklara benzemeyen kibar ve sessiz Kou Tanaka'dan hoşlanıyordu. Daha sonra Kou Tanaka evinden taşındı ve ikilinin bağları koptu. Lise birinci sınıfın sonunda Futaba tekrar onunla karşılaşacaktır. Kou Tanaka'nın adı Kou Mabuchi olmuştur ve karakteri ortaokul günlerinden oldukça farklı görünmektedir.

10 yaşındaki Félix´in yaşadığı banliyö kasabasında görünürde her şey yolundadır; fakat küçük çocuğun dünyası, ergenliğe geçmeye başladığı bu günlerde şiddetle sarsılmaya başlar. Kendinden yaşça büyük eğitmeni Rebecca´ya âşık olan Félix, diğer yandan evde anne ve babasının kavgalarına tanık olur. Tesadüfen babası ile en yakın arkadaşının annesi arasında bir ilişki olduğunu keşfedince, hissettiği tüm korku ve öfkeyi acımasızlık ve şiddetle dışavurmaya karar verir. Fakat karşılaştıkları şeyler hem onun kafasını hem de etrafta yaşanan olayları daha da karıştırır. Daha önce belgesel filmler yönetmiş Philippe Lesage, bu ikinci kurmaca uzun metraj filminde çocukların dünyasına hayranlık uyandırıcı bir soğukkanlılık ve mesafeyle bakıyor.

Bu kadının aşkının öyküsü, sevinç ve acı, haz ve özlem, tutku ve ihanetin arasındaki coğrafyalarda, bir hezeyan halinde dolaşıyor. İlişki Tony’yi yavaşça öldürüyor. Oysa ilk tanıştığında, Georgio onu kıvrak zekasıyla, ani güzellikleriyle, özgürlüğüyle etkilemişti; ertesi sabah uçar gibi birbirlerine düşmüşlerdi. O sabah, tutku ve aşkla olduğu kadar, acı ve yalnızlıkla dolu bir on yılın ilk sabahıydı Tony için. Prensim, ilişkinin sonuyla açılıyor: Tony’nin bir kayak tatilinde kırdığı bacağını iyileştirmek için gittiği bir rehabilitasyon merkezinde; Tony’yi bacağından çok daha fazla yeri kırık bir halde görüyoruz. Georgio’nun ilk başta Tony’yi çeken özgürlüğünün yokluğa, kıvrak zekasının yalanlara, inceliklerinin başka kadınlara döndüğü, Tony’nin yine de aşkta kaldığı, dayandığı ve dayanamadığı yıllara tanık oluyoruz. Bu can yakan bir aşk ve bir kadın hikâyesi. Prens’i Tony’nin canını yakarken, Tony’nin deli-aşkını, düşüşlerini ve yok oluşlarını canlı bir kalbin atışları gibi duyumsuyoruz. Belki de ruhun gücü dediğimiz şey, alışılageldik tanımların arkasında bir yerde yatıyordur